19 Haziran 2014 Perşembe

YAĞIZHAN 7 YAŞINDA

  
  Yine koskoca bir yılı daha devirmişiz ve ben bir doğum günü yazısı daha yazıyorum. Geçen yıl bu zamanlarda Yağız'ın 6. yaş günü yazısını yayına almıştım.Sanki zaman göz kapayıp açana kadar geçmiş,gitmiş.O büyüdükçe ben yaşlanıyorum,ben yaşlandıkça o büyüyor.



  Her yıl bu zamanlar benim için oldukça telaşlı geçer.Nasıl bir sofra kurayım,menüde neler olsun,kimler gelsin,tabi akabinde bir alışveriş çılgınlığı başlıyor ki ardı arkası kesilmiyor.Bu yıl Yağız konseptin sarı lacivert olmasını istedi,tabi bir de Fener Bahçe'nin kanaryasını.Ben de ona göre bir şeyler yapmaya çalıştım,ama bu sene de aksilikler bir türlü yakamı bırakmadı.Hiç biri önemli değil de telefonumun bozulması ve fotoğraf çekemiyor olmam çok zorladı beni.Bir sürü fotoğraf çektim ama hiç biri istediğim gibi olmamış.Telafisi de yok madem mecbur yayına alacağım dedim ve en iyilerini seçmeye çalıştım.Bu yıl da böyle olsun, artık seneye daha tedarikli olacağım kesin :)






  Yine Yağız'ın isteği üzerine çikolatalı çilekli yaş pasta yaptım,biz bize olacağız diye menüyü de çok abartmak istemedim ama oldukça bereketli bir akşamdı,hiç aklımda olmayan sürpriz misafirler aramıza katıldı.İyi ki de geldiler onların sayesinde partimiz şenlendi.





 Bu defa gelen misafirlerimiz için sürpriz bir hediye yaptırmak istedim.Hem şıklık olsun hem de bizden bir anı kalsın diye.Tabi Yağız'ın bu konuda ki yorumu ayrıca güzeldi ; ''Anne bu benim doğum günüm benim gelenlere değil onların bana hediye getirmesi gerekir,bu durum bana çok saçma geldi '' demez mi :)
  Hem güldüm hem de durumu anlayacağı bir dil de anlatmaya çalıştım,neyse ki sonradan ona da mantıklı geldi :)




  Fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere oldukça keyifli bir akşam geçirdik ve bu keyifli karelerle bir yılı daha geride bıraktık.

Seneye yeni bir doğum günü masası ve yazısı ile görüşmek üzere :)
Sağlıcakla kalın...

23 NİSAN'DAN GERİYE KALANLAR


Herkese merhabalar,bugünkü konumuz 23 Nisan.
 23 Nisan'da her zaman ki gibi gün madem onun günü o ne isterse o olsun dedim ve sabahın köründe koyulduk yollara.23 Nisan töreninde,yaramazlık yapıp çalışmalarda dikkatini vermediği için hiç bir gösteride yer alamadı,ilk kez böyle bir şey olunca da oldukça zoruna gitti ve törene katılmam diye tutturdu :)
O nedenle törene katılmak yerine tüm gün gezmeye,eğlenmeye karar verdik ve Vialand'ın yolunu tuttuk.


  İlk olarak aç aç gezilmez dedik ve kahvaltımızı ettik.Hayatta en sevdiği şeylerden birisi sanırım yemek yemek,hele de sevdiği yemekler gelmişse önüne ondan mutlusu yoktur :)






Yemek sonrası biraz alışveriş yaptık,çocuk bayramını fırsat bilip bana istediği her şeyi aldırdı.Normalde alışkanlık haline gelmesin diye çok ileri gitmesine engel olurum ama o gün çok müdahale etmedim.


Yetmedi bir de kovboy olduk,atın üzerinde keyfine diyecek yoktu doğrusu :)


  Bu keyifli günü Rio2 filmini izleyerek bitirdik demek isterdim ama yalnızca dışarıda ki ayağını bitirdik.Uyuyana kadar bugün benim günüm dedi sefasını sürdü ,ben de yıl da bir günden bir şey olmaz dedim ve her istediğini yaptım.
Neyse ki uyuduktan sonra günü bitirmiş olduk,bana da günün yorgunluğu ve onun mutluluğu kar kaldı :)

Sağlıcakla kalın...

RİO 2



Yine bir animasyon filmi ve yine bir sinema macerası daha.Geçtiğimiz 23 Nisan'da gün Yağız'ın günü dedim ve o günümü ona ayırdım.O gün yaptığımız diğer aktivitelerden ayrıca bahsedeceğim.Bugünkü konumuz yine o gün gittiğimiz Rio2 filmi.Animasyon filmlerini en az Yağız kadar ben de çok seviyorum ancak artık hep aynı konuların işlenmesi ve sonunun her filmde aynı bitmesi beni biraz rahatsız etmeye başladı doğrusu.Fİlme girdiğimde ana konusunu ve sonun tahmin etmek hiç hoşuma gitmiyor.

 Rio2'ye gelince yine üstte bahsettiğim üzere aynı konular etrafında dönen,kötü insanlardan kurtarılması gereken hayvan sürüleri ve yine onları kurtaran iyi insanlar.Konu çok farklı değil sadece karakterler değişmiş desem yeridir.
Ama her şeye rağmen biz yağız'la çok eğlendik,birlikte geçirdiğimiz günün tadını çıkardık.



Filmin konusu:
  Linda ve Tulio tarafından koruma altına alındıktan sonra Rio de Janeiro şehrinde kusursuz ve mutlu bir yaşam süren Mavili, Harika ve üç yavrusunun yaşamları aldıkları yeni bir haberle değişecektir. Linda ve Tulio, Amazon ormanlarında yeni bir keşfe çıkmışlardır ve soyları tükenmek üzere olan mavi Makav kuşlarına ait yeni bir iz bulmuşlardır. Harika'ya göre yavruları karakterlerinin gereğince özgür ve vahşi yaşamlarına adapte olmayı öğrenmelidir ve bu nedenle olası sürülerini bulmak için Amazon'a keyifli be bir o kadar da tehlikeli bir maceraya atılırlar. Buradaki engin ormana ulaştıklarında, yeni bir dünya ile karşılaşan Mavili, ailesini kaybetme korkusuyla da yüzleşecek; ailenin geri kalanı da alışık olmadıkları bu vahşi hayatta kendilerini bekleyen her türlü değişikliğe uyum sağlamayı öğrenmek zorunda kalacaklardır. Öte yandan, Amazon Ormanı'nın beklenmedik bir insan tehlikesi tehdit etmektedir...
2011 yapımı Oscar'a da aday gösterilen animasyon film Rio'nun devam filmi olma özelliğini taşıyan Rio 2'nin de yönetmenliğini Carlos Saldanha üstleniyor. Tam aile animasyonu olan film, küçük seyircilere doğanın güzelliğini de vurguluyor.
(Alıntıdır)

Sağlıcakla kalın...

28 Mayıs 2014 Çarşamba

PRİL İLE ANNE ÇOCUK MUTFAKTAYIZ ATÖLYESİ



Herkese merhabalar.
Bugün sizlere geçtiğimiz perşembe günü Yağız'la birlikte katıldığım anneler günü workshop'undan bahsetmek istiyorum.
  Sevgili Müge Akay'ın daveti ile Eks mutfak akademisinde gerçekleşen ve Pril'indüzenlediği Anne Çocuk workshopu ile birkaç gün önceden Anneler gününü kutlamış olduk.



 Biz Anneler bir birinden nefis yemekler pişirirken çocuklarımız da cup cake süsleyerek keyifli ve kaliteli bir zaman geçirdiler.





 Yağız'ın tek başına süslediği ve beni bile şaşırtan cup cake'i, üzerinde ki kremayı taşırmadan bu kadar muntazam dökmesi bile takdire şayan bence :)
  Hani bilirim oğlum beceriklidir ama bu kadarını ben bile beklemiyordum doğrusu,aferin ona :)



  Uzun lafın kısası,hem Yağız için hem de benim için,oldukça eğlenceli bir etkinlikti,Anneler gününü erkenden kutlamış olmak da cabası oldu :)
 Bu keyifli etkinlik için, Sevgili Müge Akay'a ve emeği geçen herkese yakın ilgilerinden ve misafirperverliklerinden dolayı tekrar teşekkür ederim.






Sağlıcakla kalın...

9 Nisan 2014 Çarşamba

FROZEN ( KARLAR ÜLKESİ ) 'nde


Yine oldukça gecikmiş bir yazı,ama daha evvel yazmıştım sorunlar bitmek bilmeyince biraz geriden gidiyorum maalesef.
  Geçtiğimiz ay Yağız'la birlikte Frozen (Karlar ülkesi)'ne gitmiştik.Normalde Yağız neden bilmem sinemada çok sıkılır,zorla götürür ,zorla izletirim.Ama bu defa farklıydı.Karlar ülkesi filmi onu pek bir eğlendirdi hatta ikinci kez gitmek istedi bu defada ben itiraz ettim.
  Özellikle Olaf adında ki kardan adamı pek sevdi,gülmekten yıkıldı resmen.Aslında doğruyu söylemek gerekirse ben bile Olaf'a çok güldüm :)
  Kısacası,Anne,Oğul büyük bir keyifle izledik,fırsat bulursanız siz de mutlaka izleyin derim.




Yönetmenliğini Chris Buck ve Jennifer Lee 'nin yaptığı, Filmin konusu;

  Kraliçenin uğradığı lanet yüzünden tüm krallık ebediyen sürecek bir kışa mahkum olmuştur.Karlar kraliçe'sinin kardeşi Anna bu laneti bir son vermek için kraliçe'ye ulaşmaya çalışır ve onu oldukça maceralı ve zor bir yolculuk beklemektedir.
  Film hala bazı sinemalarda gösterimde fırsat bulursanız gidin ,izleyin derim,eminim siz de çocuğunuzda oldukça keyif alacaksınız.

Sağlıcakla kalın...

BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ BONİBONLU KURABİYELER



  Bazen diyorum ki biz Anneler acaba bazı şeyleri gözümüzde çok mu büyütüyoruz,çok mu pay çıkarıyoruz kendimize.Hani çocuğunuzun en küçük bir başarısı ile bile gurur duyarız,dünyalar bizim olur ya işte ondan bahsediyorum.Sonra biraz düşününce yok diyorum hiç de abartmıyoruz.Yaradanın bizlere emanet ettiği bu melekleri iyi ya da kötü yetiştirmek bizlerin elinde.Başarısından da ,başarısızlığından da pay çıkarmalıyız,sonuca göre mutlu ya da mutsuz olmalıyız diyorum.Ama iyiyse benden kötüyse ondan demeden !
  Bunları neden yazdığım başlıktan az çok anlaşılmıştır zaten ama neyin ödülüydü bu kurabiyeler işte o   meçhul :)


  Daha evvel bahsetmiştim ,benim küçük Yağız'ım  bu yıl ilkokul 1. sınıfa başladı. E malum yıl sonu da yaklaşınca okuma yarışmaları,seviye ölçümleri de başladı.Geçtiğimiz hafta yapılan okuma yarışmasını açık ara birincilik ile tamamlayınca pek bir mutlu olduk,öyle ya onun başarısı bir nevi bizimde başarımızdı.Tabi bu durum ardından bir de kutlamayı getirince dereceye giren öğrencilerin annelerinden hünerlerini göstermeleri istendi.Bende birinciye yakışacak hem leziz hem de çocukları mutlu edecek bir şeyler yapmak gerek diye düşünerek bu şirin kurabiyeleri yaptım. İyi ki de yapmışım,çok beğenmişler hatta poşetleyip kurdele takınca, bazı veliler hazır alıp gönderdiğimi düşünmüşler.Normaldir,çoğu benim Yemek blogger'ı olduğumdan bir haber ne de olsa :)
  Neyse efendim ilk yarışmayı çok şükür alnımızın akı ile çıktık darısı bundan sonrakilerin başına :)

Bonibonlu kurabiye tarifime Buradan ulaşabilirsiniz.

  Sağlıcakla kalın...

28 Mart 2014 Cuma

İLK GERÇEK KARNEMİZİ ALDIK





Uzun zaman olmuş bu bloga yazmayalı,ne üzücü ki Yağız'ın en önemli günlerinden biri olan karne gününü bile yazamamışım.Teknik sorunlara yoğunluk eklenince o özel günü bile atlamışım.Bu blogun amacı madem günlük tutmak, tarihin ne önemi var diye düşündüm ve en az birkaç günümü yalnızca buraya ayırma kararı aldım.Biriktirdiğim ve yazmadığım tüm anıları ve fotoğrafları döktüm önüme :)
  İlk olarak ilk dönem karnemiz ile başlamak istedim ki yıl sonu karnesiyle arasında bir miktar zaman dilimi olabilsin.Daha evvel de kreş ve ana okulunda olmak üzere dört karne almıştık ancak bu başka,gerçek ve asıl karne.



 MaşallAllah pek güzel bir karnemiz vardı,okumayı ve yazmayı okula başlamadan öğrenmenin verdiği rahatlıkla Yağız pekiyilerle dolu bir karne getirdi bize.Gerçi Yazı yazmayı biliyor olması çok bir işe yaramadı,bildiğiniz üzere güzel yazı ile yazmaya başlıyorlar,oysa biz ona düz yaz öğretmiştik.
Bu güzel yazının ehemmiyetini de hiç anlamış değilim ama illa ki böyle öğrenecek ,bu yazı ile devam edeceksin diyorlar yapacak bir şey yok.


  En özel gününde tabi ki biraz şımardı,azıcık da isteklerde bulundu ama asla ödül olarak değil !
Derslerine çalışıp iyi bir karne getirmek onun görevi,bunu bir ödül için yapmasını hiç istemiyorum ama sonunda çaktırmadan muhakkak bir ödül veriyorum.En azından onu mutlu edecek şeyler yapmaya,yaptırmaya çalışıyorum.
  Şurada yıl sonuna çok az bir zaman kaldı yıl sonu karnemizi aldığımızda bu defa ilk burada olacağız,şimdiden sözünü vermiş olayım :) Artık aksatmak yok.



Sağlıcakla kalın...