27 Eylül 2012 Perşembe

BÜYÜK ADA'DA SAKİN ,GÜZEL BİR GÜN



Herkese merhabalar.
  Bugün bir yemek değil gezi postuyla sizlerleyim.Bundan sonra bir aksilik olmazsa haftanın bir gününü gezi postlarına ayırma kararı aldım,en azından taslaktaki geziler ve fotoğraflar bitene kadar.
  İlk olarak da havalar hala güzelken belki gitmek isteyen olur diye de Büyük ada'yla başlamak istedim.Küçük bir rehber olarak düşünebilirsiniz.Oldukça uzun zaman olmuş ada'ya gitmeyeli,tam 11 yıl en son bekarken gitmiştim ve eşimle ilk gidişimiz,nedendir bilmiyorum bir türlü götüremedim bizim beyi adaya,ama yine ben galip geldim sonunda birlikte ayak basabildik :)



Sabahın ilk saatlerinde bostancı'dan vapurla çıktık yola.Yağız beyin biraz gülümsemeleriyle birazda somurtkan suratıyla yola devam ettik,Bkz. üstteki fotoğraf :)
  Hala gelmedik mi anne/baba nidalarıyla sonunda adaya ayak bastık.


  Merkezde biraz oyalandıktan sonra artık Yağız bey'in ısrarıyla geze geze plaja doğru gitme vakti gelmişti  bunun için bir faytona ihtiyaç vardı,fakat fayton sırası o kadar uzundu ki ,beklemek hiç işimize gelmedi doğrusu ama bu o an ki fikrimizdi,sonradan pişman olacağımızı bilmiyorduk malesef.Yol o kadar uzundu ki keşke bekleseydik dedirtti bize.
 Bu arada küçük bir not,bundan sonra adada bu kadar çok fayton olmayacakmış,çok koku yapıyormuş bu nedenle birkaç tane dışında hepsini kaldıracaklarmış,anlaşılan bundan sonra sıra daha da uzayacak.


Yol boyu çok güzel evler,bahçeler,mis gibi kokan çiçekler,faytonlar,bisikletler eşliğinde ve yağız'ın gelmedik mi hala,ne biçim bir dünya burası Payton (fayton) bisiklet,payton bisiklet  başka birşey yok sevmedim ben burayı nidaları eşliğinde yolumuza devam ettik :)


Sahiden çok güzel evler ve bahçeler vardı çekebildiğim kadar fotoğraf çektim hem kendim hem de sizler için.Üstteki fotoğrafta ki ''surp astvazazın verapohum kilisesi.eski bir rum kilisesiymiş.


Güzelliğe bakar mısınız ?


Hele her bahçede rengarenk ağaçlar,çiçekler yok mu bayıldım..



   İşte üstteki fotoğraftaki de gitmeye çalıştığımız plaj,gerçi biz adaya deniz için gitmedik ama paşa tutturunca hadi onu da aradan çıkaralım dedik dedik de,demez olaydık.Küçük bir plajı var ücret kişi başı 30 tl ve leş gibi bir deniz,yosunlar,pislikler ne ararsanız var malesef.İşin ilginç yanı hınca hınç dolu bir plaj.Ben zaten girmedim yağız'ıda ikna edip girmesine engel olmaya çalıştık,neyse ki ikna oldu ama madem buradayız, bari deniz bisikletine binelim de boş dönmeyelim dedik.Bisiklet ve akşam üzeri manzarası keyifliydi,onun dışında aklınızda olsun plajına asla uğramayın derim.


 Dönüşte saat başı tekneyle plajdan alıp iskeleye bırakıyorlar bizde bir daha o yolları tekrar yürüyemeyeceğimiz için bu işe çok sevindik doğrusu,martılarla birlikte iskeleye döndük. 


  Eee o kadar yürüdük ,gezdik tabi acıktık,ne yeriz ?Ben tabi ki balık yerim.Merkezde deniz kenarında restoranlar var hem deniz hem de martıların tacizi eşliğinde yemeğinizi afiyetle yiyebilirsiniz.Restoranlar her açıdan (yemek,ortam ve fiyat)ortalama diye tabir ettiğimiz türden.Ben çipura yedim ortaya da nefis yeşil bir salata ve birkaç meze ,eşimle oğlum yanlış hatırlamıyorsam köfte yediler,toplam da 90 tl gibi bir ücret ödedik,çok pahalı olduğu söylenemez.


Son olarak da çayımızı gün batımına karşı yudumladık ve vapurun yolunu tuttuk.İşte böyleee, dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım umarım keyifle okumuşsunuzdur.

Sağlıcakla kalın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder